ATATÜK'TEN 3 HATIRA
1 sayfadaki 1 sayfası
ATATÜK'TEN 3 HATIRA
İstanbul’un işgal günleri;başta general harrington olmak üzere bir kısım işgal kumandanları pera palas salonunun bir köşesinde otururlar. Mustafa Kemal nedense dikkatlerini çeker. Kim olduğunu soruştururlar. Mustafa Kemal denir. Onlar için Mustafa Kemal birinci dünya savaşının en ünlü şahsiyetlerinden biridir. Yabancı dillerde Çanakkale harplerinden bahseden ve daima Mustafa Kemal’in isminde düğümlenen kitaplar, yazılar, o zaman bile bir kitaplığı doldururdu. Kendisine haber göndererek masalarına davet ederler. Ama Mustafa Kemal’in cevabı hem nazik, hem kesindir:
–Burada ev sahibi olan biziz. Kendileri misafirdirler. Onların bu masaya gelmeleri gerekir.
(Olaylar ve Atatürk, ankara, T. S. K. Mehmetçik Vakfı Yayını, Gn. Kur. Basımevi, 1984, sh. 68–69)
Atatürk, sık sık memleketi dolaşan bir liderdi. Çiftçi ile konuşur; işçi, sanatkar, esnaf ile konuşur. Memleketin derdini arar bulur. Meclise getirir, milletvekillerinden, bakanlardan hesap sorardı.
İşte böyle yurt gezilerinden birinde Orta Anadolu’da tarlasında çift süren bir çiftçi ile karşılaşmıştır.
– Kolay gele, bereketli ola ağa.
– Allah razı olsun bey.
– Hayrola ağa, öküzün teki ne oldu?
– Devlete borcumuz vardı bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık, koca öküzü satıp borcumuzu ödedik.
– “Sağlık olsun ağa” diyerek konuşmasını kısa kesmiştir.
Çiftçinin adı Halil ağa idi. Atatürk’ün yanındakiler, içişleri bakanı Şükrü Kaya, Salih Bozok, Kılıç Ali, Husrev Gerede, Emir Subayı Resuhi Bey, daha bir kaç yakını vardı. Yürüyorlardı. Atatürk düşünceli idi. Salih Bozok’u yanına çağırdı. Salih, yarın sabah git Halil ağayı bul, bana getir. Benim kim olduğumu sorarsa, bizim bey seni bir kahve içmeye çağırıyor de.
Ertesi gün; Salih Bozok Halil Ağayı bulmuş, yanına getirmiştir. Atatürk ayağa kalkarak; buyur Halil ağa deyip bir sandalye göstermiştir. Zamanın Başbakanı İsmet İnönü ‘de salonda bulunuyordu ve olanlardan habersizdi. Atatürk Halil ağaya dönerek; “Halil ağa, anlat şu vergi işini bir daha” demişti.
Halil ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlattı. Atatürk kaşlarını çatarak İsmet Paşa ve Şükrü Kaya’ya dönerek; “Arkadaşlar, biz istiklal savaşını Halil ağanın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız. Gerekirse vergi borcu ertelenebilir. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz. “
Halil ağa “Sen Atatürk Paşamsın galiba, beni bağışla, kusur ettim” diye yalvaracak oldu.
“sana güle güle Halil ağa, sen bizim gözümüzü açtın” diye Halil ağayı ayakta uğurlamıştı. Atatürk türk köylüsünün borcu konusunda çok titiz davranmıştır. (Olaylar ve Atatürk sh 41–42)
Konya isyanını müteakip Konya’ya gelen Atatürk sinirli ve üzgündü. Şehrin ileri gelenleriyle belediye salonunda konuşurken elindeki yanar sigarayı bir aralık iki parmağı arasına almış ve ateşi parmakmaları arasında ezerek söndürmüş ve şöyle demişti:
“Ateş nerede çıkarsa çıksın, iki parmağımın arasında böyle ezeceğim !” (Nükte ve fıkralarla Atatürk,Sh 41)
–Burada ev sahibi olan biziz. Kendileri misafirdirler. Onların bu masaya gelmeleri gerekir.
(Olaylar ve Atatürk, ankara, T. S. K. Mehmetçik Vakfı Yayını, Gn. Kur. Basımevi, 1984, sh. 68–69)
Atatürk, sık sık memleketi dolaşan bir liderdi. Çiftçi ile konuşur; işçi, sanatkar, esnaf ile konuşur. Memleketin derdini arar bulur. Meclise getirir, milletvekillerinden, bakanlardan hesap sorardı.
İşte böyle yurt gezilerinden birinde Orta Anadolu’da tarlasında çift süren bir çiftçi ile karşılaşmıştır.
– Kolay gele, bereketli ola ağa.
– Allah razı olsun bey.
– Hayrola ağa, öküzün teki ne oldu?
– Devlete borcumuz vardı bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık, koca öküzü satıp borcumuzu ödedik.
– “Sağlık olsun ağa” diyerek konuşmasını kısa kesmiştir.
Çiftçinin adı Halil ağa idi. Atatürk’ün yanındakiler, içişleri bakanı Şükrü Kaya, Salih Bozok, Kılıç Ali, Husrev Gerede, Emir Subayı Resuhi Bey, daha bir kaç yakını vardı. Yürüyorlardı. Atatürk düşünceli idi. Salih Bozok’u yanına çağırdı. Salih, yarın sabah git Halil ağayı bul, bana getir. Benim kim olduğumu sorarsa, bizim bey seni bir kahve içmeye çağırıyor de.
Ertesi gün; Salih Bozok Halil Ağayı bulmuş, yanına getirmiştir. Atatürk ayağa kalkarak; buyur Halil ağa deyip bir sandalye göstermiştir. Zamanın Başbakanı İsmet İnönü ‘de salonda bulunuyordu ve olanlardan habersizdi. Atatürk Halil ağaya dönerek; “Halil ağa, anlat şu vergi işini bir daha” demişti.
Halil ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlattı. Atatürk kaşlarını çatarak İsmet Paşa ve Şükrü Kaya’ya dönerek; “Arkadaşlar, biz istiklal savaşını Halil ağanın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız. Gerekirse vergi borcu ertelenebilir. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz. “
Halil ağa “Sen Atatürk Paşamsın galiba, beni bağışla, kusur ettim” diye yalvaracak oldu.
“sana güle güle Halil ağa, sen bizim gözümüzü açtın” diye Halil ağayı ayakta uğurlamıştı. Atatürk türk köylüsünün borcu konusunda çok titiz davranmıştır. (Olaylar ve Atatürk sh 41–42)
Konya isyanını müteakip Konya’ya gelen Atatürk sinirli ve üzgündü. Şehrin ileri gelenleriyle belediye salonunda konuşurken elindeki yanar sigarayı bir aralık iki parmağı arasına almış ve ateşi parmakmaları arasında ezerek söndürmüş ve şöyle demişti:
“Ateş nerede çıkarsa çıksın, iki parmağımın arasında böyle ezeceğim !” (Nükte ve fıkralarla Atatürk,Sh 41)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz